Bugünlerde bir nefes sıhhate öylesine muhtacız ki…
Sağlıklı bir nefes alamıyorsan dünya senin olsa ne fayda.
Böyle zamanlarda “Beş şey gelmeden beş şeyin kıymetini iyi bilin” hadisi düşer zihnimize.
Hatırlayalım.
-Fakirlik gelmeden önce zenginliğin,
-İhtiyarlık gelmeden önce gençliğin,
-Meşguliyet gelmeden önce boş vakitin,
-Ölüm gelmeden önce hayatın,
-Hastalık gelmeden önce sağlığın,
Asla…
Hz. Mevlana’nın dediği gibi “" Sıkıntılar misafirdir, gelir ve gider. Önemli olan gönderenin hatırına misafire sabretmektir."
Hastanelerin acil servisleri dolup taşıyor. Servisler yine öyle.
Bu satırları yazarken Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Göğüs Ana Bilim Dalı Uzmanı kıymetli hemşehrim Prof.Dr.Muzaffer Metintaş’ı arayarak hastanelerdeki son durumu sordum.
Söyledikleri tehlikenin boyutunu gözler önüne serdi : “Su sıralarda İnfluenza A, H1N1, yani Domuz Gribi çok hızlı yayıldı. Virüs yaşlılarda, kalp, böbrek, diyabet hastalarında çok ağır geçebiliyor. Bulaşıcılığı yüksek. Maske takılmadığı için hızlı yayıldı. Acil bölümler ve maalesef yoğun bakımlar doluluk oranı tama yakın. Sorun bulantı, kusma, kırıklık, ateş ile başlıyor ve hastanın sorunları artıyor. Neredeyse her hastada uzayan geniz akıntısı, öksürük ve sinüzit. Bir kısım riskli grupta ise pnomoni sorun. Ölüm de genellikle pnomoniye sekonder ciddi akciger hasarından. Kesin tedavisi yok. Yaşlı ve risklilerde, ağır hastalarda Bir antiviral ilac kullanılıyor. Koruma yani aşı çok önemli. Bu yılki aşı bu virüsü kapsıyor.” Dedi.
Uzmanların tedaviye karşı inatçı ve iyileşmesi haftalar sürebilen yeni grip salgınının Covid-19 kadar ölümcül olmadığını söylesede Sağlık Bakanlığının bu doğrultuda önlem almaması hastalığın yayılım hızını yükseltti.
İş yerinde bu salgına yakalanan bir çok arkadaşımdan biliyorum.
Haftalardır rahatsızlar. Bir türlü iyileşemiyorlar.
Şimdi sıra bizde.
Ateş, geçmeyen öksürük nöbetleri , eklem ağrıları ,baş ağrısı en belirgin özellikleri.
İnsanın yaşam konforunu alt üst eden bu salgının daha ne kadar devam edeceği bilinmiyor.
Tüm hastalara acil şifalar dilerim.
***
Raporlu olarak evde hastalığı misafir ederken öğleden sonraları sağlığım elverdiği ölçüde bazen kitap okudum bazende can sıkıntısından olacak ki televizyonlara baktım.
Keşke bakmaz olaydım!
Kanallar, birbirleriyle “kadın programları” üzerine yarış içindeler.
İzlerken insanın midesi kalkıyor.
Hafta için öğleden sonra ki programların büyük bir kısmı buna ayrılmış.
Çevremden bazen duyardım bu programların olumsuzluklarını ama bu kadar yoğun olacağını hiç tahmin etmezdim.
Görevi sadece Televizyonlara ceza kesmek mi? RTÜK’ün.
Türk toplumunun en temel yapı taşı “aile” kutsiyetinin temeline reyting uğruna dinamit konuluyor.
Radyo Televizyon Kurumu sahi neden görevini tam yapmıyor? Kimden çekiniyorlar?
Soruları çoğaltabiliriz.
İnanılır gibi değil
Haaa… Şunu da belirtelim birçok kanallarda bu rezillikler görülüyor. Sorumlu yayıncılık yapan kanallara sözümüz yok.
Onlarda bir elin parmakları kadar.
Konu nereden nereye geldi.
Neyse…
Hepimiz için "sağlık ve esenlik" dolu günler diliyorum.